Pages

18 Mayıs 2012 Cuma

EN GÜZEL GÖRSELLER














Köpekbalıklarının Koku Alma Duyusu

Köpekbalıklarının Koku Alma Duyusu

Köpek balıkları gelişmiş duyuları ile suyun içindeki bir damla kanın kokusunu bile alabilirler.
Köpek Balığı (Shark)

İstridyeler Neden İnci Yapar?

İstridyeler Neden İnci Yapar?

İnci istridyeleri tropikal denizlerin kumlu diplerinde yaşarlar. Besin üretmek için su emerler. Bünyelerine giren yabancı maddeler (kum ve parazitler gibi) bozulmalarına neden olur. Savunma mekanizması olarak istiridyeler gümüşe benzeyen kalsiyum maddesi olan sedef ve kum karışımı kaplama kullanarak üzerlerini kaplarlar. Üzerlerindeki kaplama ile geçen uzun bir süreden sonra inciler oluşur. Sedefte bulunan renklere göre inciler beyaz, pembe, sarı ve hatta siyah olabilirler.
İstiridye ve İnci

En Büyük Göz

En Büyük Göz

Mürekkep Balığı
Mürekkep balıkları, deniz canlıları arasında pek sevilmeyen çirkin yaratıklardır. Balinaların özellikle korkulu rüyası olan bu yaratıklar, bünyelerinde “en” olma özellikleri taşıyorlar.
Dünyanın en büyük gözü, bu yaratıklardadır. Mürekkep balıklarının bir gözü, bir futbol topundan bile daha büyüktür. Bu yüzden bulanık sularda daha iyi görebiliyorsunuz değil mi çakallar sizi!

Bir Ahtapotun Duygusal Değişimi


Bir Ahtapotun Duygusal Değişimi

Ahtapot
Ahtopotlar ne kadar tiksinç canlılar değil mi sevgili okurlar? Ancak konumuz bu değil. Konumuz, bu canlıların duygusal yaşantıları ile ilgili.Ahtapotların duygusallıkları, renklerinden belli olur. Yani eğer bir ahtapot birden beyazlaşırsa, bu korku anlamına gelir. Kırmızı ise sakin olduğunu gösterir. Peki sinirliyken ne olur? Eveet… Turuncu olur sevgili okur. Yani eğer denizde turuncu bir ahtapotla karşılaşırsanız, uzaklaşın hemen. Başka da bir önerimiz yok zaten.

En Ağır Mürekkep Balığı

En Ağır Mürekkep Balığı

Bugüne kadar yakalanmış en ağır mürekkep balığı, 600 kilo ağırlığındadır ve 20 metre boyundadır.
Dünyanın En Büyük Mürekkep Balığı

İLGİNÇ BİLGİLER

Beyaz Istakoz

Beyaz Istakoz Hakkında Bilgi

2008 senesinde keşfedilen yeni bir ıstakoz türü, görenleri şaşırtıyor. Bu tür, Easter Islands kıyılarının 2300 metre derinliğinde bulunmuş. Bulunan yeni beyaz ıstakozların gözleri yok.

İlginç Su Canlıları

İlginç su canlıları
Denizin Göz Kamaştıran Mücevherleri: İnciler
İnsan dünya üzerinde her nereye gözünü çevirip bakacak olsa ihtişamlı bir yaratılış, kusursuz bir tasarım ve hayret verici özelliklerle karşılaşır. Bu kitap boyunca verdiğimiz örnekler bu ihtişamın yalnızca birkaç küçük detayıdır. Allah insanlar için yeryüzünde görünümü son derece güzel olan pekçok bitki ve hayvan türü yaratmıştır. Doğadaki her detayı insanın zevk duyacağı, lezzet alacağı şekilde var etmiştir. Tüm bunlarla birlikte yeryüzünde pek çok süs eşyası da Allah tarafından yaratılarak insanların hizmetine sunulmuştur. Bu süs eşyalarından biri olan inciler ihtişamlı güzelliklerinin yanısıra, her yönden ilginç özelliklere de sahiptirler.
İncilerin oluşum aşamaları hayranlık uyandırıcıdır. İncileri genellikle inci midyesi denilen ve pek çok türü bulunan istiridyeler üretirler. Bu istiridyelerin kabuklarının dirençleri oldukça yüksektir. Açılması son derece zor olan dış kabuklarının kalsiyum karbonat esaslı olan bileşimleri birçok düşman için de caydırıcıdır. Kalsiyum karbonat maddesi aynı zamanda istiridyenin inciyi oluşturmasında da önemli rol oynamaktadır.İstiridyeler içlerine kum, çakıl veya zarar verecek parazit organizmalar girdiğinde bundan rahatsız olurlar. Bu gibi durumlarda bir korunma yöntemi olarak bu davetsiz misafiri izole ederler ve üzerini sedefle kaplamaya başlarlar.
İşte bu kaplama işlemi incinin oluşumundaki ilk aşamadır. İstiridyenin içine giren yabancı cisimler incilerin oluşması için bir çekirdek görevi görürler. Yıllar boyunca bu çekirdek maddenin üstü ince kalsiyum karbonat katmanlarının üst üste gelmesiyle kaplanacaktır.
İstiridyenin içine giren yabancı cisimler incilerin oluşması için bir çekirdek görevi görürler. Yıllar boyunca bu çekirdek maddenin üstü ince kalsiyum karbonat katmanlarının üst üste gelmesiyle kaplanacaktır.
Peki istiridyenin içinde sedef maddesi nasıl oluşmaktadır? İstiridyenin iç derisindeki katmanlarda sedefi oluşturan iki ana madde bulunur.
Bir katmanda inciyi meydana getiren ve "aragonite" adı verilen, kalsiyum karbonat içerikli bir mineral, diğerinde ise incideki bu aragonite maddesini bir arada tutacak olan uhu benzeri "conchiolin" maddesi bulunur. Aragonite yarı şeffaf bir madde olduğu için inciye parlaklık kazandıracaktır. Bu iki maddenin istiridye (aslında beyni bile olmayan bir et parçası) tarafından üretiliyor olması, sonra bunların biraraya gelip bir toz tanesini kaplayarak inci gibi bir güzelliği oluşturması elbette ki düşündürücüdür. İstiridyenin korunma amaçlı ürettiği inci, insanlar için estetik bir süs olarak yaratılmaktadır.
Allah Rahman Suresi'ndeki

"İkisinden de inci ve mercan çıkar."

ayetiyle incilere dikkat çekmiştir. Ayrıca Kuran'da, dünyada insanlara bir güzellik olarak sunulan incilerden cennet süslerinden biri olarak da bahsedilmektedir.
Denizanalarının Bilinmeyen Özellikleri Denizanaları herkesin tanıdığı son derece ilginç canlılardandır. Ancak %95'i sudan oluşan denizanalarının genelde bilinmeyen şaşırtıcı özellikleri de vardır. Örneğin, bazı türleri ışık saçarak düşmanlarını yanıltır, bazıları ise vücutlarında düşmanları için öldürücü zehirler üretir.
Hemen hemen bütün iklim koşullarında yaşamlarını sürdürebilen denizanalarının pek çok türü canlılar için tehlikelidir. Saydam bir yapıları olan bu canlıların, vücutlarının alt kısımlarından uzanan dokungaçları vardır. Bazı türlerin dokungaçlarında zehirli bir sıvı bulunur. Denizanaları avlarını bu zehiri fışkırtarak yakalar, düşmanlarını da bu zehirle öldürürler. Zehiri olmayan deniz anaları türleri ise elbette ki savunmasız değildir. Bunlardan kimileri kendilerini korumak için ışık saçma özelliklerini kullanırlar. Düşmanları olan deniz kaplumbağalarından, deniz kuşlarından, balıklar ve balinalardan kurtulmak için planlı ve metodlu bir şekilde hareket ederler. Düşmanlarından kaçarken bütün vücutlarında ışık yanar.
Ancak düşman tam onları ısırmaya kalktığında çan görünümlü kısımlarındaki ışığı kapatırlar ve ışığı yanık kalan dokungaçlarını gövdelerinden ayırırlar. Böylece düşmanın dikkati dokungaçlara çekilmiş olur. Denizanaları da bu durumdan faydalanarak hemen oradan uzaklaşırlar.
 Başka bir tür olan fizalyalar (sol alt resim) ise dev denizanalarıdır. Akdeniz dahil bütün tropik ve ılıman iklimlerde yaşarlar.
Fizalyaların deniz yüzeyinden 20 cm kadar yukarıya yükselen masmavi yelkenimsi bir organları vardır, onları yüzdüren ve ilerleten bu organdır. Helezon biçimli dokungaçlarında felç yapıcı toksinler içeren kapsüller  bulunur.
Denizanalarının tüm bu özellikleri son derece ilginçtir. Güneşle temas ettiğinde kısa bir süre içinde kuruyup yok olan, neredeyse tamamı sudan oluşan bir canlı nasıl olup da kimyasal madde üretimi yapar? Veya nasıl olur da düşmanını yanıltacak taktikler geliştirebilir? Denizanalarının düşmanlarını ya da avlarını görebilecek gözleri, beyinleri yoktur. Denizanaları sadece peltemsi bir su kütlesidir, ancak çeşitli taktikler uygulayarak avlanmak, düşmanlarından kurtulmak gibi bilinçli davranışlarda bulunurlar.Bu bilincin, çözümler üreten aklın denizanalarına ait olamayacağı çok açıktır. İşte denizanaları hakkındaki bilgiler bu bakış açısıyla incelendiğinde ufuk açan, insanı çok önemli sonuçlara ulaştıran bilgiler haline gelmektedir.
Denizanalarını ve özelliklerini, yaptıklarını düşünen kişi bu canlıların kendi kendilerine hiçbir şey yapamayacaklarını, herşeye hakim olan bir güç tarafından yönetildiklerini anlayacaktır.
Hiç benzeri olmayan bu güç Allah'a aittir. Allah tüm canlıları çeşit çeşit yaratarak, kendi üstün aklını ve benzeri olmayan ilmini bu canlılarda tecelli ettirmektedir. Denizanaları sadece tek bir örnektir.
Deniz Kabuklularından Tarakların Gözleri
Aşağıdaki küçük resimde görülen Tarak adı verilen bir deniz kabuklusudur. Şimdi resme dikkatlice bakın. Bu deniz kabuğu şeklindeki hayvanın kabuğunun kenarları boyunca dizilmiş küçük parlak mavi noktaları farkettiniz mi? Peki bu mavi noktaların her birinin aslında birer göz olduğunu söylesek buna şaşırır mıydınız?

Ne kadar şaşırtıcı da olsa bu mavi noktaların her biri resimde görülen canlıya ait gerçek birer gözdür. Her biri yalnızca 1 mm. büyüklüğe sahip olan bu gözler, son derece küçük olmalarına rağmen bu canlının düşmanlarından kurtulmasını sağlamaktadır. Tarakların bu küçük gözlerinin her biri kendi lens (mercek) ve retinası olan gözlerdir. Bu gözlerdeki mercekler ışığı toplayıp odaklamaya yarar. Ancak bu canlıların beyinlerinde bir görme merkezi yoktur. Yani gözleri tarafından odaklanan görüntüler, canlının beyninde normal bir gözün gördüğü şekilde algılanmaz. Tarakların gözleri üzerinde araştırma yapan bilimadamları bu gözlerin büyük bir olasılıkla görüntü oluşturamadığını tahmin etmektedirler. Öyleyse bu hayranlık uyandıran gözler ne işe yaramaktadır?
Taraklar bu gözleri aydınlıkla karanlığı ayırt etmek için kullanmaktadırlar ve böylece kumlu alanlardan yosunlu bölgelere doğru hareket edebilmektedirler. Ayrıca milimetrik gözleri istiridyelere çevrelerindeki hareketleri fark edebilme duyarlılığını da sağlamaktadır. İstiridye bu sayede kendisini avlamak isteyenlerden kaçıp kurtulabilmektedir.
Tarağın gözleri yaşadığı ortamda ihtiyaçlarını karşılayabilecek özelliklere sahiptir ve bu gözlerin oluşumunda çok açık bir tasarım vardır. Gözler bu canlının dış dünyayı algılayabileceği bir dizi şeklinde kabuğun dış bölümüne dizilmiştir. Yani bu canlıya ihtiyacı olan gözler ihtiyacı olan uyum ve düzende verilmiştir.Denizaltındaki kabuklu bir canlıdan kuşlara, ağaçlardaki sistemlerden yıldızlara kadar evrenin her yerini kuşatmış olan bu kusursuz uyum, düzen ve planın elbette ki bir planlayıcısı, tasarımcısı vardır. Allah canlılarda yarattığı bu gibi detaylı tasarımlarla bize kendisini tanıtmaktadır.
Akıl sahibi insanlara düşen görev ise, gökten yere, atomdan galaksilere kadar her yerde tecelli eden Allah'ın sınırsız gücünü görmek ve yalnızca Allah'a yönelmektir.

Ve Allah ile beraber başka bir ilaha tapma. O'ndan başka ilah yoktur. O'nun yüzünden (zatından) başka herşey helak olucudur. Hüküm O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz. 
Sualtındaki Barınaklar: Mercanlar
Mercanlar tropikal suların sığ bölgelerinde yaşayan canlılardır. Ölü mercanların kireçtaşına dönüşen iskeletlerinin zaman içinde birikmesiyle de pek çok canlının birarada yaşadığı mercan resifleri oluşur. Resifler oldukça geniş alanlara yayılabilmektedir. Bilimadamları mercan resiflerini içlerinde barındırdıkları canlı çeşitliliği açısından yağmur ormanlarıyla kıyaslamaktadır. Çünkü mercan resiflerinde 2000'den fazla balık, 5000 çeşit yumuşakça, 700 çeşit mercan ve sayısız yengeç türü, denizkestanesi, denizyıldızı, deniz salyangozu çeşitleri vardır.
Polipler de mercan resiflerinde yaşayan bir hayvan türüdür ve dokularının iç yüzeyindeki hücrelerde yaşayan alglerle ortak bir yaşam sürerler. Alglerin klorofil hücreleri vardır, bu sayede fotosenaaa yapabilirler. Algler oksijen açısından zengin, fakat besin açısından fakirdirler. Diğer bitkiler gibi algler de nitrata ve fosfata ihtiyaç duyarlar. İşte bu noktada iki canlı arasındaki ortak yaşamın önemi ortaya çıkar. Tek başına olsa yaşayamayacak olan bu canlılar birliktelikleri sayesinde eksikliklerini gidererek yaşamlarını sürdürmektedirler.
Polip dokularında yaşayan algler, yaşamaları için gerekli olan nitrojen gibi maddeleri poliplerden elde etmiş olurlar. Aynı zamanda da güvenli bir barınağa sığınarak, düşmanlarından da korunurlar. Buna karşılık, polipler de alglerin fotosenaaa yaparak ürettikleri besinin bir bölümünü alırlar. Bu şekilde polipler, kireç taşından meydana gelen iskeletlerini inşa etmek için ihtiyaçları olan gerekli enerjiyi elde etmiş olurlar.
Diğer ortak yaşayan bütün canlılarda olduğu gibi, poliplerle algler arasındaki ortak yaşamda da her iki canlının bütün ihtiyaçları en rahat şekilde karşılanmaktadır. Bu canlıları biraraya getiren, her ikisinin de ihtiyaçlarından haberdar olan tek bir Yaratıcı'nın olduğu açıktır. Bu canlılar birbirlerini tamamlayacak, birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde Allah tarafından yaratılmışlardır.
Allah deniz altında yarattığı çeşit çeşit canlı ve bu canlılardaki örneksiz tasarımlar, hayret uyandıran özellikler ile bize sonsuz sanatını ve sınırsız ilmini tanıtmaktadır. Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır. Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.


alıntıdır.

17 Mayıs 2012 Perşembe

YENİ BİR MEMELİ TÜRÜ BULUNDU





İSTANBUL - Borneo ormanlarının derinliklerinde doğal yaşamı izlemek üzere yerleştirilen gece görüşlü fotoğraf makinelerine, insanoğlunun şimdiye kadar görmediği bir yaratık yakalandı

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yapılan açıklamada, bu hayvanın, Borneo adasının Endonezya’ya ait bölümünde, 2003 yılında 2 kez kameraya yakalandığı belirtilerek, evcil bir kediden biraz daha büyük olan bu hayvanın, koyu kızıl tüylü, küçük kulaklı ve uzun kuyruk olduğu belirtildi
Hayvanın fotoğrafları, bölgedeki vahşi hayatı iyi bilen bölge halkına ve uzmanlara gösterilse de kimse bu “gizemli hayvanı” tanıyamadı

WWF, çok sayıda kişinin bu hayvanın şimdiye dek bilinmeyen “bir etobur türü” olduğunu düşündüğünü belirterek, bu tahminin kanıtlanması halinde, adada, yeni bir etobur türünün yüzyıldan fazla bir süreden bu yana ilk kez belirlenmiş olacağını açıkladı

Borneo adasının derinliklerinde yürütülen doğa projesinden Stuart Chapman, bu hayvanı şöyle tarif ediyor:
“Kediyle tilki arası bir şey Tüylü uzun kuyruğu var, kızıl Kürkü, Avrupa’daki tilkilerinki gibi kızıl Burnunu tam göremiyoruz Yapraklar kısmen kapatmış Ama küçük bir burnu olduğunu düşünüyoruz Küçük sivri kulakları var En tuhafı, arka bacaklarının uzunluğu ön bacakları ise daha kısa Bunlar bu bölge hayvanlarına mahsus özellikler değil Ama tabi bilimsel olarak tanımlayabilmek için, birini yakalamamız ve incelememiz lazım Bir kaç aydır uğraşıyoruz Başaramadık Bölge halkı da daha önce görmemiş bu yaratığı Dolayısıyla, sadece bilinmeyen bir yaratık değil, aynı zamanda maalesef muhtemelen soyu tükenmekte olan bir hayvan bu”

Kalimantan bölgesindeki Kayan Mentarang ulusal parkında rastlanan bu memelinin, henüz bilinmeyen çok sayıda türün olabileceğini düşündürdüğünü belirten WWF, 1994-2004 yıllarında Borneo’da en az 361 yeni türün bulunduğuna dikkat çekti

Gerçekten de Dünya Doğa Fonu Borneo’da ormanların yok edilmesinin, bu balta girmez ormanların derinliklerinde yaşayan bu ve daha bir çok bilinen ve henüz bilinmeyen canlı türünü tehdit ettiğinden kaygılı Örgüt, büyük kısmı Endonezya ve Malezya’ya ait dünyanın en büyük üçüncü adası Borneo’daki ormanların yok olmasından hükümetleri sorumlu tutuyor Bu bölgede ormanlar genellikle ticari amaçla hurma ağacı yetiştirmek üzere yok ediliyor

Bu arada, WWF, Kalimantan bölgesinde palmiye yağı yetiştirilmesi projesine ilişkin kaygısını dile getirdi Çin Kalkınma Bankası tarafından desteklenen proje, 18 milyon hektarlık alanı kapsıyor Bu da Hollanda’nın yüzölçümünün yarısı anlamına geliyor WWF, bu projenin doğaya etkisinin yıkıcı olabileceği görüşünde Kaçak ağaç kesimi nedeniyle Endonezya her yıl en az 28 milyon hektar orman kaybe

YENİ KEŞFEDİLEN DENİZ CANLILARI









Güney Amerika’nın Suriname bölgesinde araştırma yapan ekip 24 yeni canlı türü keşfetti

Suriname’in dağlık bölgesini araştıran çevreci grup birbirinden çarpıcı 24 canlının izine rastladı Parlak mor renkte deriye sahip kurbağa ile araştırmacıların ‘büyük ağız’ olarak isimlendirdiği cüce kedi balığı keşfedilen canlı türleri arasında yer alıyor
Suriname’in dağlık bölgesinde araştırma yaparak yeni canlı türlerini ortaya çıkaran ‘Conservation International’ adlı grubun başkanı Leeanne Alonso konuyla ilgili olarak şunları söyledi: ‘Gittiğimiz yerler o kadar ıssız ve bakirdi ki yeni canlı türleri bulabileceğimi düşündük Bulduğumuz türlerin birçoğu böcek türünden hayvanlar Ama onların dışında yeni kurbağa ve balık türlerine de rastladık’

Dünyanın En Şaşırtıcı 7 Deniz Danlısı

Bazıları da sıra dışı fiziksel özellikleri ve ölümcül silahlarıyla ön plana çıkıyor. Bilim insanları, bugüne kadar yapılan keşiflerden yola çıkarak büyük çoğunluğu binlerce metre derinlikteki karanlık sularda yaşayan canlılardan 7 tanesini şöyle sıralıyor:
1 - Deepstaria Enigmatica: 1967’de keşfedilen bir deniz anası türü olan olan bu canlı, battaniyeyi andıran görüntüsüyle dikkat çekiyor. Boyları 60 santimetreye ulaşan Deepstaria enigmatica, oldukça ince yapısıyla suyun içerisinde bir yaprak gibi süzülüyor.
2 - Psychedelic Frogfish: İlk kez 2009’da rastlanılan bu balık, normal yüzüşünün yanı sıra kanada benzeyen uzantılarıyla deniz tabanında kurbağa gibi zıplayarak da hareket edebiliyor. Boyları 15 santimetreyi bulan balıklar, derisindeki pembe - beyaz çizgilerle de tanınıyor.
3 - Pacific Barreleye: 1939’da keşfedilen balığın en önemli özelliği baş kısmının şeffaf olması ve yüzerken beyninin görülebilmesi. Teleskop biçiminde gözleri olan balığın başının içi tamamen görülebiliyor. Balığın gözleri, diğer balıkların aksine bir insanınki gibi yüzünün önünde yer alıyor.
4 – Predatory Tunicate: Okyanus tabanlarında ya da derinliklerdeki kanyonların duvarlarına yapışmış haldeki avcı tulumlular, dev ağızlarını açarak tuzak kuruyor ve küçük deniz canlıları yaklaştığında aniden ağız kapanıyor. Boyları 30 santimetreye ulaşabiliyor.
5 – Frilled Shark: Fırfırlı köpekbalığı olarak bilinen bu balık oldukça nadir rastlanan bir tür. 1570 metre derinliğe kadar inebilen fırfırlı köpekbalığı, fosili andıran görüntüsüyle sanki dinozorlarla aynı dönemde yaşıyormuş gibi bir izlenim bırakıyor. 'Yaşayan fosil' de denilen köpek balığının boyu 2 metreyi buluyor.
6 – Pistol Shrimp: Bu karides türü, kıskaçlarını ateşli silah gibi kullanmasıyla tanınıyor. Kıskaçları içinde sıkıştırdığı havayı avına büyük bir basınçla fırlatıyor ve avını anında öldürüyor. Av, hem darbe hem de sıkışarak kaynayan havanın yakıcılığıyla can veriyor.








7 - Vampyroteuthis Infernalis: İsminin anlamı “cehennemden gelen vampir” olan bu kalamar, içini dışına çevirerek kendisini bir top haline getirip fosforlu organlarını yavaş yavaş kısıyor ve sanki birden uzaklaşmış gibi bir izlenim oluştuyor. Mürekkep yerine parlayan partiküller içeren bir çeşit mukus fırlatıyor.

YARASA BALIĞI

DÖRT YÜZGECİNİN ÜZERİNDE YÜRÜYEN BALIK
Kırmızı dudaklı yarasa balığı dünyadaki dört yüzgecinin üzerinde yürüyen tek balıktır. Yürümek için tasarlanmış yüzgeçleri, tuhaf görünüşlü burnu ve büyük kırmızı dudakları ile balığın son derece ilginç bir görünümü vardır.Yarasa balıklarının kumun üzerinde bir insanın yürümesi gibi dolaşabilmelerini sağlayan organları göğüs yüzgeçleridir. Bu yüzgeçlerini kullanarak yarasa balıkları okyanus zemininde rahatça ayakta durabilir ve yüzgeç uçlarının üzerinde yürürler. Fener balıklarında olduğu gibi yarasa balıklarının da burunlarının altında, diğer balıkları kandırmak için olta olarak kullandıkları küçük deri parçaları vardır. Yarasa balıkları etçil hayvanlardır. Bu oltayı kullanarak diğer balıkları, yengeçleri, kurtçukları ve deniz taraklarını yerler.

SOMON BALIKLARININ İNANILMAZ YOLCULUĞU

Kafanızda şöyle bir sahne canlandırın: Bir şehirdeki herhangi bir evde dünyaya gelip burada büyüyorsunuz. Yetişkinliğe erince de evi terk edip, dolaşa dolaşa buradan 1500 km kadar uzağa gidiyor- sunuz. Aradan seneler geçtikten sonra doğduğunuz eve dönmek istiyorsunuz. Sadece bir kere geçtiğiniz sokakları tek tek hatırlayıp eve dönebilmeniz ne kadar olası?Somon balıklarının tamamı akarsular- da, annelerinin bıraktıkları yumurtalardan çıkarak dünyaya gelirler. Birkaç hafta boyunca dünyaya geldikleri yerde avlanarak gelişirler sonra da denize açılır ve burada bir kaç yıl geçirirler. Balık iyice geliştiğinde geri dönüş yolculuğu başlar. Somon balığının hedefi yumurta olarak dünyaya ilk geldiği yerdir.
Bu oldukça zor bir iştir çünkü balığın dönüş yolculuğunda kat etmesi gereken mesafe bazen 1500 km 'yi bulabilmektedir. Somon balığı eve dönebilmek için seneler evvel içinde gezindiği akarsuyun, denize döküldüğü ağzını bulmalıdır. Hiçbir somon balığı bu konuda asla hataya düşmez; denize çıktığı akarsuyun ağzını tek bir seferde bulur.
Ancak doğru nehrin ağzına ulaşmak tek başına yetmez: Balık, karanın oldukça içlerinde, dünyaya geldiği ırmağın kolunu da bulabilmelidir. Şimdi bu yere ulaşabilmek için, nehrin her iki kola ayrılışında doğru tarafa yönelmek zorundadır. Somon balıkları bu tercihlerinde de hata yapmaz, her seferinde doğru nehri bulurlar.
Somon balıkları, yollarını bir av köpe- ğinin ki kadar hassas olan koku duyularından faydalanarak bulurlar. Ancak somon balıklarının "koku duyu"larıyla açıklanamayan özellikleri de vardır.
Bir deneyde somon balığı yavruları, doğdukları yerden oldukça uzağa, nehrin ana koluna götürülerek bırakılırlar. Bu esnada özel kaplar içinde kara yoluyla taşınırlar. Yapılan gözlemlerde, yavruların denize açıldıktan tam üç yıl sonra doğdukları yere döndükleri görülmüştür.
Kara yoluyla yaptıkları yolculuk düşünülecek olursa, kendilerinin yumurtlama yerine götürecek olan koku dizisinde eksiklik olduğu fark edilir. Peki somonlar bu eksik verilere rağmen doğru yolu nasıl bulmuş olabilirler?
Somon balığının yol bulmada kullandığı ne olursa olsun bunun kaynağının, ne kendisinin ne de tesadüfler olamayacağı kesindir. Somon balığı ve onun yön tayinini sağlayan sistem diğer tüm canlılar gibi sonsuz ilim sahibi olan Allah tarafından yaratılmıştır.